27 Aralık 2013 Cuma

İç Dökmeceli & Saçmalamalı Şeyler



Selam blogdaş, naber?

Bu aralar çok acayip haller içerisindeyim. Dedim beni en baba kim anlar, blogum!

Ya mesela hiç şey duygusunu hissettin mi ? Böyle bir şeye ya da bir yere aitken sürekli şikayet edersin falan, ama gün gelir, o şikayet ettiğin şey elinden alınırsa, deli gibi oflaya puflaya yaptığın şeyleri özler olursun. Yahu bu ne dandik bi his. Nankörlük desem değil, buldu da bunamacılık desem değil nasıl bir şey arkadaşım bu?

Yani mesela yapmam gereken onlarca şey var,  ama bu düşünceler, hissiyatlar ciddi şekilde konsantrasyonumu etkiliyor.

Ahhh, bir de hazır bu gece baya doluyken bir konudan daha söz etmek istiyorum..

Şimdi küçük bir insan topluluğu düşünün. Bu insan topluluğu sizin işleriniz ya da yapacaklarınız henüz plan aşamasındayken size; "aslansın, kaplansın, ben her türlü yardımı edicem sana, tamam ya bende o, ayarlarım ben, neeet ! " falan desin. Sonra sizin o plan aşamasındaki işleriniz gerçeğe dönmeye başlasın ve "dur bi bakalım şu şu bana böyle diyordu bi yoklayayım" dediğinizde... Pufff.. Hepsi uçmuş gitmiş olsun.
Korktun di mi ?
Böyle insan mı olur, durum mu olur? Bayaa bayaa cibiliyetsizlik yani.
Ya da bir şeye umutlandırıp umutlandırıp, afedersin ama "nah" yapmak gibi.
Ayıp değil mi olm, o nasıl iş öyle, yapmayın, etmeyin böyle şeyler gözünüzü seveyim. Darlandım burda.

Ayrıca buradan yetkililere sesleniyorum...
Ya da neyse, bi şey yapamazlar zaten.


(Not: Görsel ararken karşıma Behlül'ün arabada aağğğğhhkk diye çıldırma sahneleri çıktı. Heh işte aynen öyleyim. )


Öptüm sizi şapşup.

Cut!

27 Eylül 2013 Cuma

Eğer Unutursak ...



Bugün size vizyonda olan bir filmden bahsedeceğim.
"Menekşe'den Önce"..
Bu belgesel formundaki yapıtın konusu Sivas Katliamı..
O günü, hemen öncesini ve sonrasındaki acıyı anlatıyor.. Gözleriniz dola dola izliyorsunuz.. Kimileri dayanamayıp hıçkıra hıçkıra ağlıyor.. Çünkü tatmadığınız o acı, bi anda içinize doluyor. Yapanlar yerine siz utanıyorsunuz ..
Filmi izlerken o kadar farklı duyguyu bir arada tattım ki size anlatamam. Hüzün, acı, nefret, kin.. ve dahası!
İnsanların, karşıt olduğu her şeyi yakıp yıkarak ruhlarını nasıl temizlemeye çalıştıklarını bizzat izlemiş oldum. Ama yok, öyle temizlenmiyor işte.. Şimdi düşünüyorum bu acıyı yaşatan insanlar, üstünden 21 yıl geçtikten sonra hala ellerini kollarını sallaya sallaya gezerken, bir an olsun pişmanlık duyuyorlar mıdır? Yoksa gerçekten kalpleri o günkü gibi soğuk mudur? 
Olayı bilmeyenler için burada herhangi bir açıklama yapmicam, çünkü araştırılıp ciddi ciddi üzerinde düşünülmesi gerekilen bi konudur bana göre..

Bundan 2-3 sene önce olayın yıl dönümü gününde, yaşamını yitirenleri andığımda bir arkadaşım bana " aa sen de alevi misin, bilmiyordum, olaya tepkine şaşırdım o yüzden." demişti.
Hayır değilim alevi.
Ama böyle acıların renginin, mezhebinin, ayrımının, türünün olduğunu düşünmedim hiçbir zaman..
İşte şimdi insanlar bir şeyleri söylemeye o kadar çekiniyor ki.. Daha doğrusu kategorize edilmekten o kadar korkuyor ki.. Çünkü artık işler şu şekilde yürüyor; "bir şeye tepki gösteriyorsan, bir diğerine karşısın; birini seviyorsan, bir diğerinden nefret ediyorsun. Bir şeyi severken, aynı zamanda eleştiremezsin. Çünkü sen "o"sun, "bu"sun, "şuna"aitsin.." gibi zırvalıklar işte..

Yahu insanların görüşlerini ifade ettiği, ya da ifade ediş biçimlerinin hoşa gitmediği taktirde öldürüldüğü, yakıldığı, yıkıldığı bir şey karşısında nasıl tepkisiz kalır ki insan ? Nasıl der ki ; "ama sen "şu"sun niye tepki gösteriyosun ki buna?" diye nasıl der? Acıların, ölümlerin rengi yoktur. Eğer insansan yoktur..
Üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen değişti mi peki bir şey? Ders alındı mı ?
Hayır.
Kesinlikle kocaman bir HAYIR..
Hala insanlar düşünüyor, tepki gösteriyor ve ölüyor.
Neden?
Çünkü "birileri" diyor ki; "bak bu adam seninle aynı düşünmüyor, senin yaptıklarını yapmıyor, senden değil. Senin hoşuna gitmeyen şeyleri, senin hoşuna gitmeyecek biçimde söylüyor. Ona eyvallah demeyeceğine göre, haydi saldır!" ...
Ve ne yazık ki buna alet olanlar, buna tahammül edemeyip yakanlar.. Ne sizi ne de "yitirilenleri" eğer unutursak yazıklar olsun...


Dipnot: Filmi izleyin. Savunmasanız bile, alakanız bile yoksa da izleyin. Sadece anlamak için..

Yönetmen: Soner Yalçın   /   Müzik: Fazıl Say



Saygıyla

...


12 Temmuz 2013 Cuma

Bloggerlar Çalıyor



Selam blogdaşlar,
Naaptınız yahu hiç ses soluk yok?
Muhtemelen blog aleminin tozlu raflarına kaldırıldığım için bu yazıyı kimse okumayacak ama okuyun güzel şeylerden bahsedicem. Haydi bakiim.

Aslında çok güzel şeyler olmuyo bu aralar dünyada, ülkede.. Daha doğrusu çok güzel olup da zorla mahvedilen şeyler baş göstermekte.. Evet, anladığınız gibi tabii ki "Gezi" den bahsediyorum. Şimdiye kadar onlarca şey yazmak istedim bu konuyla ilgili ama kelimelerin ne kadar boş, yetersiz kalacağını bildiğimden kendimce konuştum durdum. Sinirliyim, üzgünüm, şaşkınım ve benzeri çoğu şey...

Neyse ki böyle şeylerin arasında bazen güzel hadiseler de patlak verebiliyor.
Olay şu ki sevgili müzisyen blogdaşlarımız şahane bir projeye girişmişler. Hatta şu an ikincisi için kollar sıvanmış bile.
Proje, "Bloggerlar Çalıyor".
Projeyi başlatan blogdaş, http://yufkayureklikelgobekli.blogspot.com blogunun sahibi.
Hatta ve hatta en öncelikle caanım arkadaşım Mr. Patates de bu projede yer alıyor. İlk projedeki diğer isimler ise; Debriyaj , BangBang , SenbonZakura ve ZeyneptunJupiterdim .

Farklı farklı yerlerde oldukları halde, ilgi alanlarınca kayıtlar alıp bir araya getiren bu müzik aşığı blogdaşlar, bence muazzam bir işe el atmışlar. Hele ki ilk parçaları "Kesmeşeker - Her Şey Sermaye İçin Sevgilim" olunca hepten beni benden aldı bu hadise.


Onları sonunda kadar destekliyor ve kocaman tebriklerimi iletiyorum. Sonraki projelerinde vokal desteği yapma isteğimle yazıyı sonlandırırken hemmen size dinlemeniz ve projeyi başlatan blogdaşı tanımanız için link  veriyorum. Bilenler bilmeyenlere anlatıversin, haydi bakalım.


şimdi buraya tıklamalısın


Selaam olsun.

Cut.