31 Mayıs 2011 Salı

Acıtmışım Canını Sevdikçe


             

Sezen Aksu'nun yeni albümünden bir parça..Ve benim çok hoşuma gitti bütün gün bunu dinledim..
Normalde Sezen Aksu'yu pek sevmem..Gerçi sevmediğim kendisi..Şarkıları asla değil..Şarkılarını çok severim..
Bu şarkıya çok sardım ama şu sıralar..Siz de dinleyin sevebilirsiniz..

Eşlik etmek isteyenler için sözlerini de yazayım..


Hani yangın yerinde, sevmiştim ben seni.
Darmadağın akşamlarda, bir avuç gül uzattın
Bense kırık bi can yıkıntılar arasında
Ah neden korktum, ah neden korktum
Bir uyandım ki artık yoktun
Uzanıp eşsiz hatırandan öptüm
Meğer nasılda acı, nasılda gece
Kanatmışım yaranı sevdikçe
Meğer nasıl karanlık ne buyuk bu dert
Acıtmışım canını sevdikçe
Bırakıp gittin yok olup yittin
Gözlerindeki hüzün, hüzün, bak siliniyor yüzün, yüzün…
Karanlık gözlerinden öpmüştüm ben seni
Paramparça akşamlarda ısınmıştık birlikte
Bu soğuk dünyada, yıkıntılar arasında
Ah neden korktum, ah neden korktum
Bir uyandım ki artık yoktun
Uzanıp eşsiz hatırandan öptüm
Meğer nasılda acı, nasılda gece
Kanatmışım yaranı sevdikçe
Meğer nasıl karanlık ne buyuk bu dert
Acıtmışım canını sevdikçe
Bırakıp gittin yok olup yittin
Gözlerindeki hüzün, hüzün, bak siliniyor yüzün, yüzün.
Gözlerindeki hüzün, hüzün, ah siliniyor yüzün, yüzün…
Kestik..

29 Mayıs 2011 Pazar

Dinlemeye Cesaret Edilemeyen Şarkılar


Hayatta bazen olur böyle..
Yaşamınızın güzel bir döneminde,yada herhangi bir zaman,bir şarkı alırsınız kendinize..Ya da size bahşederler  o şarkıyı..Dinledikçe güzel şeyler canlanır zihinde..Her şey mükemmeldir o şarkılarla..
Sonra bir gün o güzellikler gider..Puff diye..
Elinizde o şarkıyla kalırsınız..Zaman geçer,yara veren aşk,arkadaşlık,dostluk dibe itilir..
Sonra bir şekilde açarsınız o şarkıyı..Bilmeden,fark etmeden..
Ama anlarsınız ki o şarkı dinlenmez,dinlenemez..Karında bir ağrı,göğüs kafesinde bir sıkışıklık bırakır..
Denersiniz,itersiniz,dinleyeyim be dersiniz..Ama olmaz..
Bazen her şeye,tüm güdülere rağmen dinlersiniz..
Dağılırsınız...
Şarkının ağırlığı önemli değil..Dünyanın en sevimli,en neşeli şarkısı bile olabilir bu..Ama dağılırsınız,hiç şüphesiz..
Ne zaman ki dinlemeye çalıştığınız bu şarkılar bir his yaratmaz sizde..İşte o zaman iyileşmişsiniz demektir..
Dinlenemeyen şarkılar ile hissedilen acı doğru orantılıdır.
Hatta o şarkıları bile bile,acısını bile bile unutmak istemeyenler de vardır..
Bu yazının sonunda o şarkılardan birini paylaşacağımı sanıyorsanız sizi yanıltabilirim..Sanırım ben de cesaretsizim biraz..
Dediğim odur ki;zamanı değilse dinlemek için çabalamayın..Doğru zamanı anlayacaksınızdır..

Kestikk..

27 Mayıs 2011 Cuma

Ben küçükken...


Şebelekmişim..Evet bildiğin şaşkaloz.
Bu kanıya nereden mi vardım?Anımsadığım saçmalıklardan tabii ki..
Efendim,ben okumayı biraz erken sökmüşüm ailem sağ olsun.Ama sökmez olaydım.Sırf birazcık erken söktüğüm için her şeyi yanlış anlamışım.
Geliyorum şimdi bu yanlış anladıklarıma.

Mesela ben,herkesin bildiği Karadeniz'li ünlü sanatçı,Volkan Konak'ın adını "Anonim" zannediyordum.
Neden mi ?
Bir gün oturdum kral tv de klip izliyorum,o zamanlar kral tv bomba.
Tabii okumayı da az buçuk bildiğim için zar zor okuyorum..Klibin sonunda söz müzik yazılarını atlayıp,hatta koca Volkan Konak yazısını da atlayıp,Anonim kelimesini okudum.Her halde en uzun süre sonda  o kaldı ekranda,okumam kolay oldu..Epeyce adamın adını Anonim zannediyordum anlayacağınız..Sonuçta ne bilir küçücük çocuk Anonimin anlamını.


Diğer bir tanesi ise haberlerde "Arşiv"den kayıt gösterdiklerinde yukarıda yazan Arşiv'i ben bir il zannediyordum.Artvin'den çağrışım yapmış olsa gerek.Hatta bir de şaşırıp kendi kendime,"-ya bütün olaylar da Arşiv de oluyormuş,nasıl bir yer acaba burası" diyordum.


Diğer biri de mesela,Zeki Müren'i ilahi bir kişilik zannetmem.Ona kötü bir şey söyleyince çarpılır mıyım acaba diye düşünürdüm..Çünkü herkes çok severdi,kimse toz kondurmazdı.Bende buna ilahi bir anlam yüklemişim demek ki..
               (Ama baksanıza haksız mıyım,melek gibi yani.Suç benim mi?)

Tabii bunlarla sınırlı değil daha niceleri var,ama aklımda net kalanlar bunlar olmuş..Sanmayın ki bunlar uzun sürdü.
Kısa süre içinde gerekli utancı yaşayıp,her şeyin farkına vardım,gerçekleri tüm çıplaklığıyla öğrendim.
Ama hala Volkan Konak'ı gördükçe gülümserim..

Ben küçükken şebelektim.

(Geç gelen bir düzeltme yapacağım..Ben fark etmeden bu sıralar sık dolaşan bir mim konusunu kendime konu edinmişim.Gerçekten çok şaşkınım şuan bu tesadüfe :) mimleri hisseder oldum..kendimle mimleşiyorum sanırım:) )
Cutt!

22 Mayıs 2011 Pazar

İlk Mim Deneyimi


Yazıma öncelikle,Kaka Kuka adlı blog arkadaşıma teşekkür ederek başlamak istiyorum.Beni mimlemiş.Ve bu duyguyu tatmama vesile oldu aslında.

Hazır yazıma başlamadan önce bilmeyenler için "Mim" in ne manaya geldiğini kendimce açıklamak isterim.
İlk blog açtığımda böyle "ilk mim,5.mim,8.mim" gibi başlıklar gördükçe merak ediyordum "nedir bu mim?" diye.
Araştırıp bakındıktan sonra şu bilgileri edindim.
Bu mim denen olay bloglar arası yaygın bir etkinlik türü.Bu furyayı siz de başlatabilirsiniz ya da başkasının sizi mimlemesi üzerine devam ettirebilirsiniz.
Gelelim asıl konuya,öncelikle bir blog sahibi herhangi bir konuda görüşlerini paylaşıyor.Mesela gördüklerimden yola çıkarak şunları örnek verebilirim."Blog sahibi olmaya nasıl karar verdiniz,hayatta sizin için değerli 3 lüler,ya da belirli bazı anket tarzı soruları yanıtlamak"gibi.
Sizin de eğer bir blog sahibi tarafından bu tarz mim konularında sonlarda adınız geçiyorsa siz de  mimlenmişsiniz demektir.
Mimlenen blog sahibi de bu mim konusunu yanıtlar ve kendi blogundan yeni mim talihlilerini seçer..Ve bu böyle zincirleme bir şekilde sürüp gider..
Peki mim neden var ?
Mimin olmasının amacı ise bloglarımızın daha fazla kitlelere ulaşıp,bloglar arası daha fazla okuyucuya sahip olması.Sonuçta hangimiz istemeyiz ki bloglarımızın okunmasını,değerli görülmesini.
Bu yüzden ben  de bu eylemi faydalı buluyorum..
Çok uzatmadan kendi mim konuma gelmek istiyorum.Bana yöneltilen mim konusu da şu ki ;

"Tarihsel süreçte nerede olmak isterdin? Neden orada olmak isterdin? Kimi görmek isterdin?"

Ben bu mim konusuna tek bir cevap veremeyeceğim aslında.
Tarihsel süreç içerisinde görmek isteyeceğim onlarca değerli insan var ki..

Mesela en başında "Mustafa Kemal Atatürk" geldi aklıma..
Öyle dahi bir liderin yaşadığı zamana tanıklık etmek,onun fikirlerini birinci ağızdan duymak müthiş heyecan verici ve değerli olurdu..







Ama benim için bu tarihsel süreçte önemli olan iki büyük isim var. "Friedrich Nietzsche ve Salvador Dali"
İkisinin de yaşadığı zamana tanıklık etmek isterdim.

Öncelikle Friedrich Nietzsche'yi ele almak istiyorum.

Bu adamın kıyısında köşesinde bir asistanı yada yardımcısı falan olmayı dilerdim.Onun düşünce sistemine biraz da olsa tanıklık etmek,ondan bir şeyler almak isterdim..







İkinci olarak ise Salvador Dali..

İşte bu adam benim için bir dahi..Sürrealist bir ressam olan Salvador Dali,resmettiği her figürle beni o yıllardan bu yıllara etkilemiştir.Her zaman da yenilerini gördükçe etkilemeye devam etmektedir.
Onun da kıyısında,köşesinde bir yerlerde bulunmayı gerçekten dilerdim..O fırça darbelerini hayretle izlemeyi isterdim..Gerçeküstücülüğün içinde saklı olan gerçeği görmek isterdim onunla birlikte..Onun resmettiği gibi zamanın akışını,erimiş saatlerle resmetmek isterdim tıpkı onun gibi..

Benim bu güzel Mim konusuna katacağım fikirler bundan ibaret.Devamında mimleyeceğim değerli blog arkadaşlarımın fikirlerini,yazılarını da merakla bekleyip,okuyacağım..
Tekrar teşekkürler Kaka Kuka.

Benim mimlediğim sevgili blogdaşlarım ise şunlar;

http://ukaladumbeleki.blogspot.com/  (Elif)
http://patatesfaryan.blogspot.com/     (Ezgi)
http://defnenin.blogspot.com/             (Defne)
http://photodiaryofblue.blogspot.com/  (Nil)
http://hepoyleolurzaten.blogspot.com/    (Ness)
http://patolojikyalanci.blogspot.com/    (Bir kitabı bir günde bitiren kız)
http://crazywomenrosemary.blogspot.com/  (crazywomenrosemary)
http://didindirdiklerimizdendir.blogspot.com/   (spesifik)
http://curtainsofimaginaryvortex.blogspot.com/   (edibüd)

(dileyenler cevaplayabilir ama blogunu mim konularına kapatmış arkadaşlarım olursa da sonsuz saygı duyarım :) )

 Cutt!

17 Mayıs 2011 Salı

Aslına bağlı kalmayan restorasyonlar




Kiminin hoşlandığı,kiminin ise sevmediği bir durumdan bahsedeceğim.
Aslına bağlı kalmayan restorasyonlar.
Belki aslına bağlı kalınmamış halinin farklı bir adı vardır ama araştırmalarım üzerine bulamadım ben,bileniniz varsa söylesin.
Beni rahatsız eden şey şu ki,kız kulesi,galata kulesi gibi müthiş,tarihi yerlerin dıştan tarih kokarken,içten çılgınca bir değişime uğraması.Bunu, her iki yapı için de söyleyebilirim.Bu yerlerde,dışarıdayken tarihi bir şeyler görmek,hissetmek ümidiyle bekliyorsunuz.Ama içeri girdiğinizde lüks cafeler,sıcak çikolata kokuları,restorantlar vb.şeyler ile karşılaşıyorsunuz.
Ben sevmiyorum bu durumu.Yıllar önce kız kulesine hiç gitmemişken,uzaktan ona öyle hayrandım ki,ve oraya ilk gideceğim gün kim bilir içerisinde neler vardır o zamana ait,diye düşünürken,gördüğüm manzara karşısında hayal kırıklığına uğramıştım..
Bari oraları bırakın,bari oralardan ticari bir gelir beklemeyin..Zaten giriştir,odur budur alıyorsunuz turistlerden fazlaca(ki o da ayrı bir ayıptır,ama gelenek oldu artık.).

Bomboş bile olsa kalsın oralar..Binbir çeşit kahve kokusu yerine,tarih kokusu alalım oralardan..
Bu tür başkalaşıma uğrayan yerlere gittiğimde asla içeri girmiyorum.Olabildiğince terasından,balkonundan İstanbul'u izlemeye çalışıyorum.
Tabii sadece bu iki yer değil,bu şekilde başkalaşıma uğrayan,birçok yer var..Ama beni en rahatsız eden bu iki yer olmuştu.Çünkü en hayran olduklarım da  bunlardı..
Benim bunu söylememin her ne kadar önemi olmasa da,bu durumdan hiç hoşlanmıyorum ve hoşlanmayacağım.

                                   


Kestikk!

"Düzelir ya"


Geçenlerde kendime bir t-shirt bakmak üzere bir mağazaya girmiş bulundum annemle.T-shirt lere bakınırken,hep olduğu gibi,başımıza üşüşen görevli bir adam geldi.Aklınca ne istediğimi çözüp bana fikir vermeye çalıştı ve üzerinde koca gözlüklü çizgi kız resimleri olan,kurdelalı,taşlı falan bir t-shirt gösterdi.Ben yüzümü ekşitince ise,"-Ya bu sene bunlar çok moda,bütün kızlar alıyor bunlardan." dedi.Adamın yüzüne,"-Yani?" dercesine baktığım halde bu konuda ısrar edince,annem muhabbet olsun diye alttan alarak, "ya ben benim kızlara böyle şeyler giydiremedim hiç,giymiyorlar." dedi.
Adam ise bunun üzerine tam olarak şu cümleyi kurdu,hem de acır bir surat ifadesiyle:"-Aaa öyle mii? Düzelir ya,geçer zamanla."
O an kendimden şüphe ettim acaba ben hasta mıyım ?Düzelir miyim ? Bu yaşımda conconumsu,bebekli,hello kitty li şeyleri sevmediğim için anormal mi gözüküyorum diye.
Kararında olduğu müddetçe kabulümdür belki bir nebze ama hello kitty nedir ya?
20-25 yaşına gelmiş insanların normali buysa ve sözde normal olmayanlar,erkek satıcılar tarafından bile böyle şaşkınlık içeren bir tepkiyle karşılaşıyorlarsa,kabul ediyorum ben anormalim.
Ve hello kitty içeren şeyler giymemem bir hastalıksa,iyileşmeyi de ummuyorum,hem de asla!
Bana böyle şeylerle gelmeyin sayın tezgahtarlar.Ben sizden yardım istemiyorum ki,isteyince gelin ve salça olun.Anca o zaman.

Dipnot: Hello kitty resmi bakarken,erkek boxer ı çıktı.Hello kitty li erkek boxer ı da çok acayipmiş.Adamın beni garipsemesi çok doğal.

Cutt !

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Basit Mutluluk


Herkesin kolayca mutlu olduğu küçük şeyler vardır.Kimisinin sevgilisinden aldığı bir çiçek,kimisinin bebeğinin yüzünde gördüğü bir gülümseme,kimisinin içten bir sarılış..Hemen hemen herkesin vardır böyle basit mutlulukları..Erişilmesi zor değildir,ama içte müthiş bir huzur bırakır bu mutluluklar.
Benim basit mutluluğum ise;havai fişek.
Bunun ne zamandır olduğunu biliyorum ama hep farkındalığını erteliyordum demek ki.
Küçükken havai fişek görüp sevindiğimde muhtemelen değişik buluyordum,bir süre sonra ise;"zaten mutluyum, havai fişek görünce daha da güzel oluyor." diyordum.Ama şimdi üzgün,durgun bile olsam havai fişek görünce gülümsüyorum,hep ilk kez görmüş gibi heyecanla bakıyorum gökyüzüne.
Artık tamamen anladım ki ben havai fişek görünce mutlu olanlardanım.Seviyorum işte ne yapayım.
Eminim bu yazıyı okuyanlar içinde de çıkar illaki havai fişek tutkunu olan birileri.
Hepimiz bu küçük mutluluklarla iç içe yaşayalım,onları azımsamayalım.Onlar da olmasa ne yapardık.
Bu basit mutlulukların her zaman hayatımızda olması dileğiyle..

Kestikk!

"Sivri" bir "Sinek"

Sonunda,kendisini gösteren bahar aylarıyla birlikte hayatımızın vazgeçilmezi olan "sivrisinekler" yeniden bizlere merhaba dedi.
Televizyon izlerken,ders çalışırken,bilgisayarda bakınırken vs.başımıza dadanan bu yaratıkların,şüphesiz en sinir bozucu oldukları an uykuya dalmaya çalıştığımız andır.
O sinir bozucu sesleri,kondukları yerde bıraktıkları gıdıklama hissi ve en berbatı,ısırdıktan sonraki durmaksızın kaşınma hissi,beni çileden çıkartır her zaman.(Şu an bu yazıyı yazarken de dirseğimi kaşıyorum bir yandan.Nedeni zaten belli sanırım)
Bu yaratıkların insan vücudunda her yeri ısırmasını anlıyorum fakat dün gece resmen benim yanağıma bir buse kondurmuşlar.
Sevgili sivrisinek arkadaş,eğer bu bir sevgi gösterisiyse,teşekkürler ama lütfen beni sevme.
Tabi her ne kadar bunu söylesem de kanımı çok seviyorlar galiba.Evin içinde en ısırılan şahıs benim.Sineklerin, B rh+ e bir sempatileri olabilir.Dikkatli olun.

Dediğim odur ki,şu bahar aylarının nihayetinde gelmesi iyi,hoş ama bu aylarla birlikte gelen sivrisineklere tahammülüm çok zor .
Unutmadan bir de bunların devasa boyda olanları var.Onlar sinir bozucu olmaktan öte korkutucular.Karış büyüklüğünde sivrisinek mi olur canım?

Kestikk!

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Kaybedenler Kulübü


Bu film hakkında herkes bir şeyler yazmış falan ama ben de yazmadan duramayacağım sanırım.
Dün filmi izlemiş bulundum ve gerçekten epey beğendim..
Film iki saat sürdü,bir iki saat daha sürse izlerdim,hatta bir iki saat daha sürse yine de izlerdim..Garip bir his uyandırıyor film,izlerken içinizde..Durgunca,miskince belki,kaptırarak izliyorsunuz.En azından ben öyle izledim..Düşünce üretmeden,filmi kafamda bir yerlere oturtmaya çalışmayarak..Çünkü öyle bir akıp gidiyor ki,sanki karşımda oluyor bütün her şey ve ben de birinci ağızdan dinliyormuşum hissine kapıldım..
Filmin müzikleri de bu hisse kapılmamda büyük bir etkendi..Gerçekten çok başarılı ve sevdiğim tarzda müzikleri vardı filmin.Çok iyi gitmişti yani yapısına.(Hatta şu an bu yazıyı yazarken bir yandan filmin soundtrack ini dinliyorum.)
Başrol oyuncuları,Nejat İşler ve Yiğit Özşener'e rolleri tam olarak uymuş ve çok yakışmıştı.Gerçekten hissettiklerini yaşayıp,düşündüklerini söyleyen,amacı olmayan,ama bir o kadar sevdiren iki adam izledim yani.
Serra Yılmaz'ın müthiş sıcaklığını,tatlı oyunculuğunu bu filmde de görmek beni son derece mutlu etti.
Rıza Kocaoğlu'nun bütün film boyunca miskin ruh hali ise yine süperdi.Yani o bile tam içine işliyor  izleyicinin.
Ahu Türkpençe de çok başarılıydı tabii.
Çok sakallı,çok bıyıklı abimizi de unutmamak lazım filmdeki.Anlaşılmayan konuşma şeklinin bizlere "çok uygun" bir dille aktarılması müthiş hoşuma gidip beni güldürdü :)

Filmin görüntüleri de ciddi anlamda muhteşemdi,yakalanan açılar fotoğraf objektifinden çıkmış gibiydi..
Replikler ise ayrı mükemmellikteydi..
"Sen ne diyosun ya,ben geçen gün ölüyorum sandım yalnızlıktan " gibi..


Ayrıca bugün gerçek "kaybedenler kulübü"radyo yayınının kayıtlarını dinledim.Film,gerçeği fazla kırpmadan aktarmış bizlere.Bu çok hoş bir detay bana göre..Oyuncuların, Mete ve Kaan karakterlerini bu kadar doğal,olduğu gibi yansıtmaları azımsanacak bir başarı değil bana göre.

Bir de şuna değineceğim,bir kaç okuduğum yoruma göre filmin başında sinema salonundan çıkıp gidenler olmuş.Neden mi ?Sevişme sahneleri var diye.
Buna çok güldüm ve saçma buldum.Bir filmi bütünüyle değil de bazı karelere takılıp kalarak değerlendirmek nasıl bir ön yargıdır çok merak ediyorum.Bana kalırsa çok insafsızca bir değerlendirme hangi filme olursa olsun.
Dediğim odur ki; ben filmi de,oyunculukları da,çekim kalitesini ve bakış açısını da,müzikleri de çok sevdim..
Çoğu kişi izlemiştir umarım ki,izlemeyenlere de şiddetle öneririm.

Dip not: Film,sigara içmeyen insana bile,sigara içirtir cinsten :)


Kim ulan bu Erol Egemen ?

Kestikk!

3 Mayıs 2011 Salı

♫♪♪♫ Doğa İçin Çal ♫♪♪♫


Bugün,bir projeye duyduğum saygı ve sevgiyi dile getireceğim.
Başlıktan da anlaşıldığı üzere "Doğa için çal" hakkında konuşacağım tabii ki.
İlk yaptıkları işi,söyledikleri şarkıyı beğenmiştim,ikinicisini çok sevmiştim,üçüncüsüne ise bayıldım tek kelimeyle..
Hayatta bir şeyler için,çabalayan,emek sarf eden,katkıda bulunan ne çok adam varmış da haberim yokmuş..
Hayranlıkla hepsini dinledim..Destek veren sanatçıları tüm içtenliğimle bir kez daha sevdim.
Ama üçüncüsünü bir başka buldum ya..
Dinlerken içimi huzur kapladı,garip ama,bir gülümseme oturdu suratıma..Hele ki bir caz müzik sever olarak,araya serpiştirdikleri cazı hayranlıkla dinledim.
Özellikle Elif Çağlar'ı.
Gelseler bana da söyle deseler diye iç geçirdim falan..Birkaç şarkının ya da türkünün hissettireceğinden fazlasıydı yani kısaca..
Böyle güzel projeleri görmek hep mutlu etmiştir beni.Görüp daha da mutlu olmak isterim hatta ve hatta ben de söyleyebilir miyim bir kuple ? Duyun beni Ey proje sahipleri duyun !
(Haberdar olmayanlar için videosunu da koyayım.)  ♫♪♪♫♪♫



Cut.