28 Ocak 2012 Cumartesi

Aklıma takılmasaydı iyi olabilirdi


Selam.
Yine yazasım geldi benim. Ve yine amacım yok.
Bugün aklıma bir şarkı sözü takıldı durdu. Düşündüm, düşündüm ama ne söyleyeni, ne de şarkının adını hatırlayamadım. Sonra aklımda dönen şarkı sözünü google a yazdım. Bir de ne göreyim. Rap imiş.
Açtım dinledim. Ama yine tanıdık gelmedi, sanırım hayatımda hiç dinlemedim.
Sonra biraz daha zorladım hafızayı ve aklıma geldi, bu şarkı sözünü tee yıllar önce bir arkadaşım msn iletisine mi ne yazmıştı. Ve benim sevgili bilinçaltım alıp saklamış kendince, tüm pesimist durumlarda açığa çıkarmak için.
Şu an sözü duymak için çıldırıyorsunuz değil mi ? Biliyorum.

Neyse, ondan sonra  durup baktım kendime. Hiç de pesimist değilim. Aksine pek mutluyum bu sıralar.
Ve o şarkı sözünü kendime göre uyarlamaya karar verdim. Haliyet-i ruhiyeme çok uydu.
Tamam yazıyorum artık.
Bu eski hali ;
"Güzel olan her şey dönebilir terse, bakabilen herkes görebilir bence."
Benim başkalaşımımdan sonraki hali ise;
"Kötü olan her şey dönebilir terse, bakabilen herkes görebilir bence."
Şu an saçma bulduğunuzun farkındayım.
O kadar konuştun bu muydu yani diyorsunuz. Ama evet buydu.
Çünkü baktım ve güzel olan şeyi gördüm. Kendi başkalaşımıma göre tersi olabileceğini gördüm.
Huzurluyum o zaman. Hepsi bu kadardı.
Öperim.

( Not: Şimdi bu satırı google a yazıp şarkıyı dinlemeye kalkmayın bence, zira hiç güzel değil, neden aklımda kalmış hala anlamıyorum.
Bak, dinle beni cidden açma. )

Cut!

24 Ocak 2012 Salı

Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir?


Ölüm garip şey.. Hele insanın sevdiklerinin başına, gencecik yaşlarda geliyorsa daha da garip ve korkunç bir hal alıyor..
Hem de ne için bu ölüm?
O alınan yüklü vergiler var ya hani.. O, depremlere, felaketlere yardım yapılmayıp da, yeni baştan yapılıp bozulan, yapılıp bozulan yollar var ya.. İşte tam olarak o yollar yüzünden öldü bu insanlar..

Geçen aylarda okuldan tanıdığım ve sevdiğim bir arkadaşımızı babasıyla birlikte bir kazada kaybetmiştik..
Şimdi ise yine çok sevdiğim, çok şey paylaştığım arkadaşım yumdu gözlerini hayata trafik kazası illetinden dolayı.. Mekanları cennet olsun..
Bugün aldığım bu haber beni daha da bir etkiledi ve ben yapacak ya da söyleyecek pek bir şey bulamıyorum..
Şimdiye kadar onlarca insanın başına geldi bu.. İzledik haberlerde ve unuttuk.. Yine izleyip, yine unutacağız.. Yine kapanacak o acılar, üstü örtülecek.. Ve hala o yollar, bozulup yapılmaya devam edecek durmadan. Felaketlerden kısılan paralarla yapboz gibi oynanıp duracak.. 
Yazık.. 
Yaşanamamış tüm hayatlar için..

18 Ocak 2012 Çarşamba

Reklaming :)

Selam, pek sevgili blogdaşlarım.
Bugün size küçük bir reklam yapacağım. Aslında reklam da değil de, okulda, bölümümden birkaç değerli arkadaşımın, ilk kısa film denemelerini sizlerin seyrine sunacağım. Bu onlara sözümdü :)
Hem zaten, ilk çalışmalar her zaman çok izlenmeli ve üzerine çok fazla konuşulmalı ki insana bir şeyler katabilsin..

Buyurunuz efendim, karşınızda arkadaşlarımın ilk kısa film denemesi "Yanlışlıkla Oldu" ;)



Cut!

9 Ocak 2012 Pazartesi

Saat 04.13


Bazen insan kendini anlatamaz, kendini en iyi bilenlere bile..
Ya da anlatmaz..Saklı kalır hep bir yanı, bilmez kimse neden, nasıl diye.. Sormaz ya da.. Sadece belli kalıplar vardır ya hani.. İyisindir ya da kötü, bencilsindir ya da şefkatli, aşıksındır ya da nefret dolu.. Çünkü böyle olmak zorundadır ya hani.. Çünkü hayatın grisi yoktur, hep siyah ve beyazdır ya yalnızca!..
Kocaman bir yalan işte..
Bir insan, diğerini ne kadar iyi çözebilir ki? Ne kadar kuşkusuz ve emin olabilir her şeyden ? Birisinin ne hissettiğinden, öbürünün ne kadar haberi olabilir ki? Hangi sınırlarda tüm berraklığıyla algılayabilir?
Ben söyleyeyim, yok öyle bir şey..
Çünkü insan gizler hep bir şeyleri.. Hissettiğini, saklı kelimelerini.. Ki bu samimiyetsizlik ya da dürüst olmamak mıdır?
İnsan çoğu kez kendinden bile bir şeyleri saklarken, nasıl apaçık olabilir insanlığa ?
Diğer türlüsü fazla kendinden eminlik olmaz mı? Asıl samimiyetsizlik de bu değil midir ?
Hiç olmayan şeylerin arkasına sığınmak, " -mış gibi yapmak" değil midir asıl kandırmaca?
Çünkü insanın doğası bu.. Kandırmak ve kandırılmak üzerine kurulu.. Kendini, başkasını, kelimeleri.. Evet kelimeleri.. Çünkü kelimeler de  kandırılır.. Başka bir anlam içerip, bambaşka manalarda kullanılır, kelime oyunu falan deriz hani bizler buna..
Ki bu kandırmaca diye tabir ettiğim şey hayata kötümser bakmak falan da değil.. Farkındalık sadece..
Ve bu acı verir bazen..
Dürüstlük ve samimiyet denen şey de  tam olarak şu küçük çizgide ortaya çıkar.. Kendini mi kandırıyorsun yoksa başkasını mı ..?
İşte..Hepsi bu..

Cut!

6 Ocak 2012 Cuma

Belki de en güzeli böyle..


Merhaba canım blogdaşlarım! Uzun zamandır yazmıyordum değil mi? Beni unutmadınız umarım ki..
Neyse, unutmamış olmanızı dileyerek konuya giriyorum.. Bu yazımda haddim olmayarak size biraz öğütte bulunup yakınacağım..
Başlayalım mı?
Haydi...

Bu aralar en çok düşündüğüm şey, insanların arzularının, hissettiklerinin, özlemlerinin zamanla değişmesi..
Ya da çevresindekilerin böyle olduğunu düşünmesi..

Bakın mesela, beğenilerin zamanla değişmesi çok mantıklı bir şey bana göre. Fakat insan bunu anlayınca bazen, iş işten geçti mi diye düşünüp, üzülmüyor da değil..
Misal, zamanında çok sevdiğiniz bir sanatçıyı artık sevmiyor olabilirsiniz, ya da bir aktiviteyi, bir kitabı..
Ve o "artık sevmeme" zamanına geldiğinizde, arkanıza dönüp bakınca eğer geçmişte sevdiğiniz halde bazı şeyleri yapmamışsanız büyük üzüntü duyuyorsunuz..
Çünkü siz bir şeyi seversiniz, hatta tüketmeden, tadında seversiniz.. Sonra birileri gelir ve sizin bitmesinden korktuğunuz bir güzelliği hunharca savurur, son damlasına kadar tüketir, basitleştirir.. Bu sıradanlığa kurban giden şeyleri de zamanla sevmemeye başlarsınız, ama geriye dönüp bakınca o çok sevdiğiniz şeye dair bir anı göremiyorsanız, işte sizin beğenileriniz geçerken, tüm büyü de kaçıp gitmiştir.. Çünkü onu bir daha eski dozunda sevme şansınız olmaz belki de.. Ve elinizdeki fırsatı kaçırmış olma ihtimaliniz buna bağlı olarak çok yüksek olur..
Bu yüzden size öğüt ya da öneri her neyse ondan bulunmak istiyorum..
Sevdiğiniz şeyleri başkaları elinizden alıp tüketmeden siz işleyin kendi içinize.. Çünkü bir bakarsınız büyümüşsünüz, hatta yaşlanmışsınız ve eski heyecanında değil çoğu beğeniniz, sempatiniz..
"Her şeyi zamanında yaşamak" derler ya hani.. Eskiden her ne kadar bu cümleyi geçiştirmiş ya da önemsememiş olsam da, şimdi öyle iyi anlıyorum ki.. Siz de zamanı geçmeden anlayın ve yaşayın hissettiklerinizi!
13 yaşındasınız ve okuldan mı kaçmak istediniz? Kaçın! Çünkü 20 yaşınıza geldiğinizde bunun bir anlamı ya da heyecanı kalmayacak..
17 yaşındasınız ve çok sevdiğiniz bir grubun konserine mi gitmek istediğiniz ? Hemen gidin, deli gibi eğlenin.. Çünkü 30 yaşınıza geldiğinizde "o çok sevdiğiniz grubun" sizin için eskisi kadar büyüklüğünde önemi kalmayacak.. O konsere yine gideceksiniz belki evet. Ama 17 yaşındaki heyecanınızla değil..
Bunlar basit ve sıradan örnekler fazlasıyla.. Ama biliyorum ki siz benim "esasen" neyi kastettiğimi çok iyi anladınız..

Ve tam bu esnada fikir ayrılığı yaşadığım konu da oluyor tabii..
Çünkü beğeniler, zevkler her ne kadar zamanla değişse de, insanın içinde hissettiği şeyler öyle çabuk ve fazlaca değişemez bana göre.. Çünkü beğeni ya da ilgi bir "an"a aitken, insanın içinde yaşadığı bir takım hisler daha kavramsaldır..
Çünkü insan bir şeyi hisseder, bağlanır ve zamanla bir takım şeyler değişime uğrasa bile o içeride bir yerlerde kalan his değişmez.. Tıpkı ateşin içinde yanan küçük bir kor gibi.. Belki alev çıkartmaz ortaya durduk yere ama içten içe yanar usul usul ve güçlü bir rüzgar estiğinde aleve dönüşmemesi için de bir neden olmaz..
Bu yüzden beğenilerin değişmesiyle insanın içindeki hislerin değişmesini asla bir tutamam ve karşı çıkarım..

Ama yine de son olarak diyeceğim şudur ki; sevdiğiniz şeylere öyle sıkı tutunun ki, başka bir şeyin bunu  tüketmesine müsaade etmeyin.. İçinizdeki o kor hep yansın en usulluğuyla, en görünmezliğiyle olsa bile.. Yeter ki bir gün onun, bir şekilde büyük alevler de doğurabileceğine inanın... Hayatı yakalayın..
Sevmekteyim hepinizi..
Bu güzel şarkıda benden gelsin size, huzurla dolun.. "tıkla o zaman"

Cut!