30 Nisan 2011 Cumartesi

Edebi hayata ilk adımım

Başlık,yazacağım yazıya göre pek bir afilli oldu sanırım.
Sadece sizinle,ilkokulda(sanırım ilkokul 3) derece aldığım şiirimi paylaşmak istiyorum aslında.
İl çapında mıydı yoksa ilçe mi hiç hatırlamıyorum ama birinci olduğumu hatırlıyorum.
Öncelikle şiirin teması savaşa hayır idi.İsteyenlerin kompozisyon ya da şiir yazması söylenmişti sınıftayken.Ben de tabi hevesliyim o sıralar baya.Kompozisyonda üstüme yok havalarında geziniyorum kendimce.
Ama yazmaya çabaladığım kompozisyon acayip yerlere kaymaya başlayınca ben de rotamı şiire çevirmiştim.
Öyle şiire ilk adım atan insanlar gibi bin tane kağıt harcayıp,"-ahh nil hayır olmuyor,böyle başlama" demedim.sadece  epey silgi tükettim.(ne farkı varsa artık laf işte benimki de)
Neyse,kafamda taslak oluşturmaya başladıktan sonra tüm kafiye uyumunu, az da olsa düşünerek şiirime başlamıştım.Yaklaşık 15 en fazla 20 dk.sonra da bitmişti.Hiç ümidim yoktu ama "öğretmen" güzel olmuş deyip almıştı şiirimi yarışmaya yollamak için.
Ve önemli bir detay da var ki ben bu şiiri direkt kağıda yazıp yolladım bende yedeği kalmadı,şimdiye kadar da bir yere yazmışlığım yok,akıl defterim hariç.Sanırım en sağlam köşeye oturtmuş zihnim bu ilk şiirimi.

Ve işte sıra geldi sizlere bu şiiri aktarmaya hatta bu şiirciği aktarmaya.
Yalnız öyle beylik bir tavırla değerlendirmeyin sakın havaya girip.3.sınıftan ne beklenir ki.Sadece eski anılarımı yad edip özlem duyuyorum galiba..
Uzatmadan yazayım..
Şiir teması : Savaş karşıtı bir tavır.

SAVAŞ'A HAYIR
Savaşlar olmasın,
Barış olsun dünyada,
İnsanlar mutlu olsun,
Ağlamasınlar asla.
     x         x
Çocuklar ölmesin,
Analar üzülmesin,
Mutlu bir yaşam için,
Savaş'a hayır densin.

İşte budur şiirimsi şey.Özellikle o gün nasıl yazdıysam şimdi de öyle yazdım.
Kırmızı kalemle attığım başlığımı,dörtlükler arası koyduğum çarpı işaretlerini bile.
O zaman ki saf ,şirinliği bir kez daha yaşadım.
Ne şiir ama dimi..;P

Kestikk ;)

27 Nisan 2011 Çarşamba

Yazmak istiyorum ama aklıma bir şey gelmiyor!


Evet,yazmak istiyorum ama aklıma hiçbir şey gelmiyor hem de hiç.
Ne garip histir bu.
Yaklaşık bir saattir falan açtım blogu dolaşıyorum,bakınıyorum bir yerden bir ışık yansın zihnimde diye ve gördüğünüz üzere başarılı olamadım.
Arkadaşlarıma sordum ya bana bir ilham veriverin diye pek bir şey çıkmadı.Çok fazla kişiye de danışmadım gerçi ama neyse.
Taa kii Sercan'a sorana kadar."Bilirsiniz sercan g. benim blog babam oluyor.O ne ya derseniz en alttaki yazıma bir bakınabilirsiniz."
Sercan'a bana ilham versene blog için mayk dediğimde ne açıdan diye yanıtladı bu isteğimi ve aklına ilk geleni yaz gitsin dedi.
Öyle yaptım ben de zaten önemli olan yazmak değil mi?Tamam konu da önemli ama bu gece çok yazma isteğim vardı.Ama bu demek değil ki hep böyle olacak.Bu sadece bir istisna.
Ve bu aralar yazım konusunda aklıma takılan bir şeyi de buraya aktarayım.
Şu sıralar çözdüğüm edebiyat sorularında,işte romantizm akımından etkilenen tanzimat sanatçılarının romanları esnasında yazıyı bölüp arada okuyucuya bilgi verme özelliklerine  rastlıyorum.Zaten biliyordum bu özelliği ama kendi blogumu açtıktan sonra bunun daha da farkına vardım.Ben de yapıyorum galiba bunu hem de sıkça.Bol bol araya girip okuyucuya bilgi veriyorum.Artık bu iyi mi yansıyor kötü mü bilemem.Herhangi bir görüşünüz varsa bu konuda öğrenmek de isterim.Araya bunu da sıkıştırmış olayım.
Aklıma bir şey gelmemesine rağmen yazmışım yine de az buçuk.Saçmalama evresine yanaşmadan da bitireyim hadi o zaman.

Kesstik!

25 Nisan 2011 Pazartesi

Maziye Dair


Hatırlar mısınız küçükken yaptığınız ama şimdi size saçma gelen şeyleri ?
Benim ilkokula dair hatırladığım bir saçmalık var mesela.Hatta çoğu döneme damgasını vuran,çoğunluk tarafından uygulanmış bir saçmalık..
Saçmalık dediysem de o kadar da değil,ne de masum,ne de saf,ne de sevimliymişiz öyle.
Uzatmadan söyleyeyim ne olduğunu.
"İlkokulda çöp kutusunun başında kurşun kalem açma sendromu"tabii ki !
Hatta olay tam olarak şöyle cereyan eder.
Dersten en çok sıkılan minik(özellikle kız olur bunlar,ama erkeklere de şahit olmuşluğum var) yakınındaki bir arkadaşına kaç göz yapar.Hadi şimdi zamanı,diyerekten kaleminin ucunu tüm haşinliğiyle sıraya bastırıp kırar.
Kaş göz yapılan minik,diğer bir tanesine hadi bakışı atar.Ve 4-5 kişi yerlerinden teker teker kalkıp çöp kovasına doğru usul usul yaklaşırlar.Herkes yerini aldıktan sonra  o kalemler küçülünceye dek açılır.
Orada ne muhabbetler  döner ne muhabbetler...
Yok be,ne dönebilir ki?Hatırlamıyorum esasında o kadarını.
En fazla teneffüste aspirin oynayalım mı?(bizim zamanımızda çok meşhurdu o aspirin),kantine gidip tost yiyelim mi? gibi şeyler dönüyordur herhalde..
Anlıyoruz ki her şey çocukken daha bir keyifli,daha bir saf,daha bir anlamlıymış..(saçmalık gibi gözükenler bile)
Hazır bu konu da geçmişken kutlu olsun  tüm çocukların geçmiş bayramı.

Kesstik.

İnsan geleceğiyle dalga geçmesini huy edinen "Aziz ÖSYM" !


Evet,"nihayet" bloguma erişmiş bulunmaktayım..!
Ve bu ösym denen kurumun saçmalıkları her geçen gün olduğu gibi beni edeli etmekte!
Direkt konuya girecek olursam;yine yaşanan skandallar,rezillikler üst üste.
Kpss,ygs,ösym başkanının tez araklaması vs.derken son olarak aleste de yaşanan bir aptalca durumla daha karşı karşıya kaldı bugün binlerce insan.
Ve anlam veremediğim bir şey de var ki.Bu insanlar nasıl gönül rahatlığıyla ortalıkta dolaşabiliyor?Nasıl inkar edip,ört bas edebiliyor?
Ben de  üniversite hazırlığı aşamasındaki bir birey olarak son derece huzursuzum ve gelecekten kuşkuluyum..
İnsan düşünüyor,ben onlarca insanın girdiği bir sınavda,kendimce başarılı olmaya çalışırken  güvende  miyim?Geleceğim,hayallerim,umutlarım kimin elinde?Yoksa ben kuklayım da tepemde biri beni iplerimden mi çekiyor diye!
Baştan beri yanlış giden bir sisteme her gün bir yeni yanlışlık,saçmalık daha ekleyen bu insanlara saygılarımı (!!) sunarım.
Hatta başlıktaki "dalga geçme"sözü yerine çok daha başkasını kullanmak isterdim ama,hiç niyet etmeyeyim dedim..
Diyeceğim odur ki;onlarca insanın hayatıyla oynanmasından vazgeçilmeli artık!Ve ne yazık ki ağızlarıyla kuş bile tutsa bu insanlar kimsenin bu saatten sonra kanacağını sanmıyorum.
Cut!

8 Nisan 2011 Cuma

Sorgulanmayan Şeylerden Sadece Biri

Sevdiğim bir filmden alıntı yaparak bu sorgulanmayanlardan bahsedeceğim..
Duygusal bir sorgulamama durumu ama bu..Sevdiğim bir repliktir.Üstüne söz bile ekleyemem hatta o kadar tamdır çünkü..
"Bu,insanlar arasındaki bu şeyi hiçbir zaman anlamadım ki..
Neden bazı insanlarla oluyor da bazılarıyla olmuyor?
İnsanlar nasıl bir araya geliyor?
Nasıl bir süre birbirleri için en önemli şey oluyorlar da,sonra ayrılıyorlar veya ölüp gidiveriyorlar..
O kadar sevgi,o kadar aşk sözü,o kadar sevişme,o kadar fedakarlık,o kadar emek.. 
Nereye gidiyor?
Eski aşklara ne oluyor peki?Yazık olmuyor mu?
Neden bunları kimse sormuyor?"

Kısa ve öz bir anlatımdır bana göre bu replik..
Bu bakış,kimisini acıtır,kimisini umursatmaz..Ama önemlidir bazı sorgulanmayan,geldiği gibi kabul ettiğimiz şeyler..Tabi bu sorgulamanın her zaman yararı var mıdır o da tartışılır..
Neyse o zaman..
Kestik!

2011'in Türk Sinemasına Uğuru


İçinde bulunduğumuz 2011 senesinde vizyona giren birbirinden güzel yapımlar beni mest ediyor doğrusu..
Sonunda ortaya gerçekten güzel şeyler çıkartılması çok güzel bir olay Türk Sineması adına.
Hala bir kaç tane izleyemediğim film var gerçi.En yakın zamanda bu durumu gidermeyi istediğim.
Ama genel olarak şöyle bakarsak;Aşk Tesadüfleri Sever,İncir Reçeli,Atlıkarınca,Kaybedenler Kulübü..
Bunlar 2 aylık bir sürede ard arda çıkan filmlerden sadece birkaçı.Açıkçası bu kadar peş peşe çıkınca hiç ümit beslemiyordum güzel olacağına dair..Ama iyi ki yanıldım.Gerçekten sevindirici bir durum bu biz izleyenler adına da..
Ki konu aldıklarım sadece 2 aylık kısımda ele aldığım yapımlar.Son 2 yıldır zaten büyük bir yükselişe geçti sinema sektörümüz.
Umarım bu tadında devam eder sinema sektörümüz ve biz de keyifle seyrederiz..
Daha da iyilerini görmek hatta daha da iyilerini bir gün yapmak dileğiyle!

Kestik.

7 Nisan 2011 Perşembe

Halden Anlayan Playlistler


Bu sıralar yaşadığım bir olay var.Hatta sürekli olan bir durum bu.
Playlist de çalan şarkılar ruh halime göre kendini ayarlıyor.Sanki hissediyor da halime ayak uyduruyor..
Moralim bozukken ardı ardına yavaş,aheste,beni dinlendiren hatta hüzünlendiren şarkılar çalıyor.
Üstüne üstlük bu şarkılar peş peşe çalınca ,playlist beni avutuyor bazen.Hüzünlendiren bir kaç parçanın ardından ritmik,sevimli bir parça çalıp göz kırpıyor bana "düzelmeye niyetin var mı?" dermişçesine..Eğer kabul edip dinlersem sevimli şarkılar çıkmaya devam ediyor.Yok aman kalsın,böyle iyiyim diyorsam playlistim bunu kabullenip yavaş parçalara devam ediyor..
Nasıl olduğuna hala anlam veremesem de teşekkürler playlist.
Beni anlayıp,destek çıkman hoşuma gidiyor açıkçası.

Kestik.

6 Nisan 2011 Çarşamba

Sosyal 'Araf' !

Şimdi başlıktaki Araf'ı "Aref" olarak algılamayalım öncelikle.Çok popüler oldu ya o yüzden diyorum,algıda seçicilik olmasın.Neyse,konumuz şu ki;Sosyal Araf.
En azından benim için böyle bir kavram var.
Okulu bitirmişsinizdir ama yeni bir okula ya da işe sahip değilsinizdir.
İç dünyanızı ve sosyal hayatınızı derinden etkileyen bir olaydır bu sosyal araf. Bir yere,bir şeye ait olmak hiç bu kadar cezbedici bir şey yada ihtiyaç olarak gelmemiştir herhalde insana..
Çünkü bir çalışma evresi içindeyken diğer şeylere(sosyal hayata vs.)odaklanma azalır.Tamam hapis gibi bir şey algılanmasın tabi hemen,kast ettiğim o değil.Sadece kişinin kendi üzerindeki,kendi kafasındaki psikolojik baskı.
İşte bu insanı yiyip bitirir ve o arafın içine sokar.Ne oradasınızdır ne burada..
Dediğim odur ki; bu arafın içine girmemeye özen gösterin her anlamda..Girmeyin ya kötü.Cidden bak..
Cut.

5 Nisan 2011 Salı

Bu bir nevi başlangıç ve "teşekkür" yazısıdır



Evet hoş geldim.
Bu blog u açarken düşündüm epey açsam mı,açmasam mı,açsam ne olacak ki,açmasam ne olacak ki diye..Neyse,bin bir gel git  ile açmaya ve arada yazmaya karar verdim.
Ama beni blog açmaya kendi yazdıklarıyla,önerisiyle teşvik eden de Sayın Sercan Gülsümoğlu dur.Ona buradan görse de görmese de teşekkürlerimi iletirim.
Blog başlığımdan da belli olduğu üzere belli bir amacım yada kaygım yok.Tabi zamanla oluşur kesin. Aman bugün yazmadım gibi triplere alışmamayı,gönlümce yazmayı umuyorum.
Biraz da blog açma nedenim şu ki;yazı yönümü güçlendirmek.Yararı olacağına eminim.Çünkü ileride çok işim olacak düşündüklerimi aktarmak konusunda.Umuyorum ki tabi ! 
İlk yazım olduğu için(hatta yazı bile diyemem) kısa tutuyorum.
Cut.(zkc falan olayıyla gelmeyiniz bana.film severim,film çekimi terimini de severim!)
 (buradan tekrar sercan gülsümoğluna selam ederim ona ve patatese.)
Gene cut.